Thursday, March 29, 2007

SANTAJ

cagatay, Defne Su `nun resimlerini yenilemedikleri icin Figan&Aziz Sever `i tehditle mesgul. Peki ya kendisii, kendi internette dolasan resimlerinden haberdar mi!!! sok sok sok, iste carpici resimler bu linkde http://www.cs.rpi.edu/people/students/gradphoto/index.html

Sunday, March 25, 2007

Mama Mia (4/4)


Muzikalin giris kapisinin onunde kedi vaziyetlerinde bir saga bir sola yuruyup, kapidaki kadina `bilet bulamadik ama ama…` deme medeni cesaretini hangimiz kendisinde bulur diye paslasirken Devrim kadina davrandi. Kadin `it is not so likely but, could you wait there,?` diye bize kenarda beklememizi soyledii. Insanlar girdi, girdii.. Sonra!!!, takim elbiseli beyaz tenli bir bey bize yaklasti ve siizin bilete mi ihtiyaciniz var, alin bunu, eglenmenize bakin dedi, bileti verdi ve hemen dogru duzgun tesekkur edemeden iceri girdi. Adam cok uzgundu cunku (bizim yorumumuz ama) bekledigi kadin gelmemisti. Elindeki bileti bize verdi ve buruk bi sekilde iceri musicale girdi. Ya iste ben hala olayin saskinligi icindeyim. Gercekten hic umudum yoktu ve kabullenmistim yani giremesemde cok uzulmeyecektim ve adam bize kibarca cok guzel bir jest yapmis oluyodu. Sira ikinci bileti bulmaya gelince, zaten kadin ondeki kontenjan siralarinda bizi yanyana oturtabilecegini soyledi ve tek bir Riyal odemeden Mama mia `yi en guzel C sirasindan izleeedik… Original Cast, taa tutmus ingiltere`den gelmis.. original sahne dekorlari ile.. Muzikker bildik tanidik, aslinda ABBA `nin zamaninda en populer sarkilari uzerine muzikalin hikayesi kurulmus. `Dancing Queen`, `Mama mia`, `Money, Money` ve diger tum sarkilara eslik edebiliyoduk. Ingilizce olmasina ragmen, hicbir espiden, diyalogdan magrum kalmadik. Bol kahka attik.. Cikista biletleri veren adami yine yanliz yakaladik. Hemen detayli tesekkur etmek icin yanina gittik ve sohbete basladiik. Tatli tatli konusurken adam yunan oldugunu, ve calistigi firmanin bu ise sponsor oldugunu soyledi. Zaten de hikaye Yunan adasinda geciyor. Bizim ana is veren Qatar Foundation `da financial Manager ve o da Doha `da yeni sayilir, 6 aydir burda imis. Turk oldugumuzu zoylemek cok zor geldi, cunku adamla kurdugumuz diyalogun bozulmasina sebep olabilirdi, Turk oldugumuzu ogrenmesi. Cok oyle bisey hissetmesek de, yine de bi anti-sempatisi olabilir, bilemiyorum. Uc buyuklerimiz Istanbul, Izmir ve Ankara `yi biliyor imis. Tekrar tekrar tesekkur ettik vee geceyi, bu haftanin tatilini oldukca guzel gecirdim diyebilirim…Katar`da romen, Katar `da yunan (hemde Qatar Petrollerinin basinda)…

Cuma (3 of 4)


Otelee geldik, Dohadaki oteller arasinda cevre duzenlemesi en guzel olan burasi bence. Yemyesiil, cok ugrasmislar belli.. Hepsinden genis bir bahcesi ve bol yesilligi var, ozellikli agaclari esirgememisler.. Yesill, gunun ikinci mutlulugu oldu..

Lobi: elbetteki cok guzel, ama tedirginiz, cunku iceri giriyoruz ve kimse bisey demiyor geziyoruz, dolasiyoruz, muhtesem tuvaletlere girip bakiyoruz, kimse birsey demiyor ama ben cekiniyorum acikcasi, birisi ters birsey soylerse diye korkuyorum, Aksinee Butun bu muzikaller, vesaire etkinlikler Doha Cultural Festival `in bi parcasi imis. Elde etrafta gorudum her brosuru topluyorum, boyle arsivler yapmayi cok seviyorum. Otel lobisini baya baya dolasiyoruz, basin odalarina girip cikiyoruz, alllahim kimse necisiniz, ne isiniz var burda demiyor Programdan bulundugumuz saatlerde otel icinde Qatari musians `larin biseyler calip soyluyecegini ogreniyoruz. Kahve dagitilan salonda saskin, saskin otururken, (yemek de verirler mi acaba umidi ile), karsimiza kelli felli adamlar oturuyo. Sanirim TV`ye cikicaklar, bir sohbet programi gibi bisey. Adamlar bize direk saskin turist gozuyle bakiyolardi. Kameraman tabiki baize de focusladi kamerasini.. Kesinlikle musavirperverler ve yabanci olduklarini anladiklari insanlari cok canayakin karsiliyorlar. o ekipte biz cok luzumsuz kacmamiza ragmen memnun oldular orda olmamizdan..

Kahvelerimizi icerken yanik sesli udimizden bir-iki sarki dinledik. Sonraa, billet gisesini zorlasak acaba bisey cikarmi diye, sisman arap kadinina billet almak istedigimizi zar zor anlatabildik. Arap kadinlari ne kadar zeki oluyo, bilemezsiniz… Bilet? Maalesef, mus-mumkun.. Amaaan, biz de hazir gelmisken baska biseylere billet aldik. Sirada Arkamizda bekleyen Lubnan `li kizla vakit kaybetmeden sohbete giriyoruz ve onun tavsiyesi uzerine, onun sectigi 2 konsere biz de hemen billet aliyoruz, Lubnan sevgiim bu iki vicir vicir tatli bayanla sohbet ustune pekistikce pekisiyor. Klasik, her ikisi de Istanbul`a gelmisler ve gezmisler. Konserlerde gorusmek uzere dedik ve bulundugumuz yerden ayrilarak, oteli kesfe devam ettik. Otel icinde, Duvarinda Fidel Castro posteri asili bar`i gorunce, e Mama Mia `da gidemiyorum sinirliyim zaten, bari barda oturup geceyi noktalayalim derken!!!! Cok sik olan bu barin balkonunda siparislerimizi veriyoruz. Bir garson geliyo, bucur basti bacak, sarisin mavi gozlu, ve bence rus aksaniyla ne alirsiniz diyo. Direk sohbete giriyoruz, cok girisgeniz sormayin. Takim elbiseli garsonumuz da gunun ikinci Romen`i oluyo. Ilk sorum, `rus musunuz? Oldu, adam `aaaa, hayir ama` gibi gibi el yuz hareketi yapti. Sabahki tecrubemden `I know, ii know` diyerek Transilvanyayi gormek istedigimizle devam etti sohbet. O da Istanbul`u havaalanindan da olsa, gordum ve yukaridan cok guzel gorunuyordu diyo Neyse bari, balkonu anlatmicam gercekten guzel, asagi bahcede tum agaclarin 4 kosesine samdanlar koymuslaar, yukarindan goruntusu cok hos.. Sonra sonra, muzikale giden insanlarin hesabi istedigini gorduuk, ben umutsuz ve durumu kabullenmis iken devrim e hadi bi assagi inelim, belki ? dedi ve bizde hesabimizi odeyip muzikalin oldugu yere dogru yol aldiiik…

Cuma - On the Way to Ritz Carlton (2/4)

Mama Mia `nin afislerini bir aydir goruyorum sagda solda, ilk haberini alir almaz aradim box office `i. Gorevli ki, kendisini baya bir andik, bana biletlerin sadece Ritz Carlton` da satildigini herhangi bir mall`da satilmayacagini soyledi. Haftaici isten cikip, Doha `nin en uzak kosesindeki bu otele gidip bilet alamayacagima gore, benim bilet sevdam suya dusmus oluyodu. Sonra, biletlerin gittigimiz mall`da satildigini gorunce, bana yanlis bilgi veren gorevliyi gidip dovmek lazim gelirdi . Cunku, tabiki biletler ilk satisa ciktigi gunden itibaren tukenmisti ve sadece en pahali yerlerin biletleri bosdu bir tek. 200$/kisi vermek istemedigimiz icin, Mama mia `dan umudu kesmistim.

Yine de bu Cuma aksam otele gidelim bi dedik. Sehrin o tarafinida hic gormemisdik, en kotu oteli gezer geri doneriz niyetiyle hintli taksicimizle ciktik yola.

Ve Yol ustunde Insaat halindeki bu binadan foto almayi atlamadik. Doha, mimarlarin ucuk-kacik fikirlerini rahatca hayata gecirebildikleri bi yer olmaya basladi. Bu binada oldukca ucuk-kacik, aslinda yanyana iki taneler ama cok kaliteli fotograf alamadik maalesef.

Cuma - Gunduzleyin (1/4)

Bu haftaki tatil gunumuz de guzel basladi ve ayni guzellikle bitti.
Her Cuma oldugu gibi bu Cuma` da sevgili ev arkadaslarimin gurultusune uyandim. Uyanir uyanmaz zaten malum istanbul Ankara telefonlari ile sabahim keyiflendikce keyiflendi. Bi iki bisey atistirip, perdeleri kaldirmadan hemen labtopa `Heroes` attim. Baya bi izledikten sonra disari cikip, su guzellik salonunun yerini aramaya basladim. Artik oglenleri yurumek bir 5-10 dakkadan sonra sicak yuzunden keyifsizlesmeye basladi. Yuzum simdiden bronz vaziyette. Neyse aradigim yeri buldum ve `Bonjour madam` diyen minyon-sekreter tipi etekli siyah kemik cerceve gozluklu Lubannli oldugunu daha sonra ogrendigim kadin kapiyi acti. Ya gercekten Katar `a geldigimden beri hint irkindan ne kadar tiksindiysem, bu Lubnan `lilari da bi o kadar takdir etmeye ve sevmeye basladim. Tanistigim Lubnanlilarda/Misirlilarda genelde anne baba farkli milletlerden oluyo ve mutlaka ya anne, ya baba Turk oluyo. Bu salonun isleten kadinin da annesi Hatay `li imis. Neyse, salonu o kadar guzel gorunce cok mutlu oldum. Turkiye `dekilerden hicbir eksigi yoktu. Orda vakit gecirmek, cikmak istemedim ama aksamki bilmem ne fahion show `u icin yetistirilmesi gerekli makyajlar varmis. Neyse, beni tertemiz bi odaya aliyolar.. Ya gercekten goruntu olarak cok temiz, havlular, yattiginiz oturdugunuz yerler.. Genelde telas ve acele icinde oldugum bu yerlerde, bu sefer tadini cikarmak istedim. Nilufer hanim`in (DPM)tavsiyesi uzerine geldim buraya. Ve beni odaya alan kadinin romen olma ihtimaline dayanarak, basladim sohbet etmeye. Kadina rusca biliyo musun dedigimde fazla tepki verdi. `we have nothing common with Russia` cumlesini rus aksanina benzeyen vurgulu ingilizcesiyle 2 kez soyledi. Bu benim Turkceyi Yunan diline benziyo demem gibi bisey deyince, hemen toparlamaya calistim. Kluj `dan bahsettik, orda calisan arkadasim oldugunu soyledim, Kadin da Bukres kadar olmasa da kluj`u gercekten cok sevdigini soyledi.. Uzun bi sohbet oldu .. Kadin patronuna `she is stupid`, diyebiliyor. Aciklama olarak da bana `I am a straight girl` lafimi esirgemem, hizli yasanmasi gereken bi cagda, laf kalabaligi yapmam diyo. Burasi ilk Middle east deneyimi imis ve Araplari sevmedigini cunku soyledikleri saatlerde olmadiklarindan sikayetci, Istanbul `da calismis ve Turkler oyle deil (!) diyo. Hadi yaa, sozunde duran bi millet miymisiz diyorumm icimden. Bana bi kac arapca cumle soyluyo, araplari elestirirken. Bir romenden arapca ogreniyorum, daha neler!

Saat 3 `e dogru geliyodu yuruyerek eve geldigimde, yol ustunden aldigim sogguk kolami evde icerken, aksam icin artik ufak ufak toparlanmaya baslamanin da vakti yaklasmisti.
Rumen kadin ne derse desin, tum tavirlari konusmasi, vurgulari rus kadinlarinkine cok benziyodu. Bu salonda cok keyifli vakitler gecircegimi hissediyorum. Bu arada romen kadinin patronu gercekten salak gorunumlu, ama cok tatli bi kadindi. `Oh my dear, it is my pleasure to accept you but ...` ingilizcesi de gayet politik arapca, fransizca ve ingilizce bilen minnacik bi kadin, mini etegi ile salonda bir telas icinde calisiyo.. Cok komik ve sevimli gorunuyodu… aa haftaya bu kadinlarla beraber bi foto aliyim ben Bu arada ufak bir dipnot, salonun adi da fransizca, `Le Form`. Demekki katarda fransiz bir tabela gordugunuzde dalin cunku ortadognun en guzel irki Lubanlilara ait bir yerdir.

Sunday, March 18, 2007

Museum of Islamic Arts

Islami Eseler muzesi..Cin asilli Amerikan mimar I.M Pei `nin son, jubile projesi. I.M Pei ayni zamanda unlu Louvre muzesinin de mimari... Bu arada konu disi ufak bi bilgi, Katar 6 korfez ulkesi arasinda, gelir duzeyi en yuksek ulke. Birlesik Arab Emirliklerini (Dubai ve Abu Dabi`yi ) sollamis durumda. Dubai kadar populer olma cabasinda ama farkli bi vizyonu oldugunu da kanitlamak istiyor. Uluslararasi Kultur ve egitime yonelik yatirimlara agirlik verdigini bu proje ile dunyaya duyurma gayretinde.

Kiyi seridinden 60m uzakliktaki suni bir ada uzerine oturuyor muze. 5 adet kopru uzerinden muzeye gecebiliyorsunuz. Hilal seklinde dalgakiran da muze icin insaa edilmis. Hilal `imiz daha sonra Emiri Marina olarak hizmet verecek. Muzenin bir ada uzerinde olmasi gercekten romantik bir hava katmis. Muzenin insaati acisindan asilmasi gerekli en onemli muhendislik sorunu da, yazin yukselen su seviyesi. Gel-git ciddi boyutlarda.

Disaridan ilk bakildiginda 5 +1 adet sekizgenimsi prizmanin ust uste bindirilmesinden olusan fazla kompleks olmayan bir yapi gibi gorunsede, icerideki atrium `un guzelligi tartisilmaz. Kiyiya bakan guney cephede hemen hemen hic cam yok, Kuzey cephede ise cok buyuk bir aciklikta olmasada hakim facade elemani cam ve ustune giydirilmis, islami motifli demir parmakliklar. Parmakliklarin sokumu cok zor ve bu yuzden cam cephenin temizlenme seneryosu henuz muallakta. Simdiden paslanmis bu demirlerin o yukseklikte nasil sokulecegi mechul...Muzeye giris resimde gorulen genisss avludan yapiliyor.Avlu&manzarasi muzenin benim icin en hos kisimlarindan biri... Avludan bir kare ...



Avlu...

Avlu...


Halen avludayiz.. Tavan dikkatinizi cekmistir. Mimari beton dedikleri, kaliplari Dubai de ozel olarak imal edilmis, beton dokulmeden once son kontrolleri ancak kalip uzerinde coraplarinizla yuruyerek yapabileceginiz hassasiyetde bir beton imalati urunu....



Avludan iceri devam ettigimizde, muzenin gobegi atriuma gecmis buluyorsunuz kendinizi. Tum muze dis cephe ve ic mekanlarda cok entrasandir ama sadece 2 renk tas kullanilmis. Su an calistigim proje, muzeye gore bu acidan cok renli olucak. Sayet, sari-mavi –yesil deriler, yesil-bordo-mozaik mermerler bizim projede cirit atiyo. Bu iki renkle koca bir eseri tamamlamak bence cok buyuk bir basari. Sadeligin guzelligi… Muzenin disi olsun, ici olsun bu iki renk sayesinde dingin, anitsal bir hava kazanmis.

Atriumda alt kattan resimlemeye calistigim helezon merdivenlerin henuz korkuluk imalatlari devam ediyor. Merdivenin her yapida, siradan bir iki katli evde dahi cok onemli bir unsur oldugunu dusunuyorum. Ortada birlesen helezon merdivenleri gercekten cok begeniyorum. En son Beylerbeyi Sarayi `nda da boyle bir merdiven vardi ve salona kattigi hava beni cok etkilemisti. Muze `nin atriumunda da boyle bir merdiven olmasi cok hos. Teknik olarak incelendiginde ise Merdivenler yerinde tek seferde dokulerek imal edilmis. Merdiven sag ve sol kanatlarin birlestigi kotta sade ama etkileyici bir `chandelier` (avize) konulmus. Tasiyici askilari atriumun en ust kotundaki cati elemanlarina sabitlenmis. Henuz askilar gorunur vaziyette ama goz zevkimize uygun bir kamuflaj yapilacagi kesin.

`merdiven ve chandelier` yukaridan bakis


Atrium ana hall `den yukari katlara bakis

5. kattan asagi kusbakisi..


Cumbali cam cephe ve cati birlesimi...

En ust kat, asansor ile ciktigimiz 5.kattan atriumu, chandelier askilari ve favorim merdiveni bir karede toplamaya calistim. Ustten asagi, asagidan yukari catiya ait fotolar tum anlatilanlari ozetler umarim.

Bir sey daha onemli muzenin mimarisinde: Isik, tek bir kucuk delikten giriyor ve alt katlara genisleyerek dagiliyor havasi verilmis. Iste 5+1 tane sekizgenin en ustundeki kucuk sekizgenin celik catisinin iceriden goruntusu...



Iste muzenin cikilmasi yasak bolumu, korkuluksuz bir terasa cikariyor bizi tevfik. Muzenin tum kuzey cephesinin, tum odalarinda bu manzara var.. Col firtinasi haftasinda oldugumuz icin, bu ciplak terasta dengeyi ancak uc notkadan yere basarak saglayabiliyorum.



Cevre duzenlemesi henuz tamamlanmadigi icin su an insaat asamasinda muzenin disindan fotolar cok sasali gelmeyebilir, burasi da ana yaya ve arac giris yolu olucak. Emir`in parlemento sarayinin gorus alanina giren bu giris kapisindaki palmiyelerin hikayesi tam bir `mimar` zekasi(!) urunu.. Palmiyeler arabistandan ithal edilmis. Hepsinin boyu ve caplari ayni olsun istenmis ve qatar `da ayni capta palmiye bulamamis mimarlarimiz. Yapilan derin arastirmalar sonucunda, gorunuste kusursuz surusune palmiyeler tek tek dikilmis muzemize. Ancak, agaclarin saglikli/hastalikli oldugu gercegini arastirmak sirketimiz mimari tarafindan atlanilmis. Emir`in sıkı kontrolunde olan muze santiyemizde bu gercek ifsa edilmeden, gece operasyonlari ile hastalikli palmiyeler Emir`in uyku saatlerinde sökülmüş ve tekrar yenileri ile degistirilmis. Yururken etrafta kuru/ölü palmiyelerin nerden geldigini de boylelikle anlamis oluyoruz.

Iste ana giris kapisi....
Giris koprusunun saginda ve solundaki doha manzarasi.. Sol tarafta `Fisherman harbour` ve gunesin batisi...


Saturday, March 17, 2007

Kaldigimiz `Kımpaundlar`

Kaldığımız villalar da bunlar... Sehirdeki tum evler bunun gibi.. Teras cati, bej prekast paneller..

Kosedeki villa bizim villa. Nasil anne, Kazakistan`a gore baya iyi de mi?
`Bej Katar` demelerinin sebebi de ortada.. 10dakika yurume mesafesininde de tum fast foodcular ve oldukca kapsamli hipermarketler var. 20 dakka da yurursen en piyasa cadde `Salva road` a cikiyorsunuz, turuncu hammerlar, lamborginiler(?boyle mi yaziliyo emin deilim) ve BM`ler bu caddenin mudaimleri.

Monday, March 12, 2007

Julliard Jazz Orchestra

Bizim Georgetown universitesi ile Julliard Academy `nin kardes okullar olmasi gibi bi durumdan kaynaklandigini sandigimiz bi organizasyondan istifa ettik. NY daki bu mutevazi okul `Julliard School` ogrencileri Qatar `a geldiler. Ilk gece konserleri Qatar National Theatre `da ve sonuncusu da santiyenin karsisindaki Georgetown `nun bahcesinde `under the stars` seklinde oldu. Tamamen konser odakli gelmis iken Qatar National Theatre `i gorunce, yine tavandaki mermerlere, avizelere dikkatimiz yogunlasti. Cadirda, colde yasamis araplar mimariden ne anlar diye dusunulebilir ama ciddi anlamda araplarin ortak belirgin zevkleri var. Belki yazin sicak havalarda iceriyi serin tutmasi sebebiyle baslamistir, belki de tamamen gelir seviyesinin cok yuksek olmasi sebebiyledir bilemiyorum ama araplar mermeri cok seviyo ve cok kullaniyo. Kubbe gecislerden olusan genis avluda hemen foto aldim. National Theatre `in girisi de kesinlikle cok tipik bir arap mimari ornegi.

Bina icerisine girince de etkilendim acikcasi. konser salonunun fuayesinde oturaclar bile mermer ve ustu deri kaplama idi. Yerler beyaz mermer (teknik olarak Bethel white cinsi mermer oldugunu tahmin ediyorum), merdivenlerin alinlari gri, ve merdivenlerin korkuluklari eskitilmis demir, duvarda siyah mermer kaplama (Nero impala i guess) National theatre `a yakisir guzellikteydi. Ve konserden bir kare. 90 yaslarinda hayatini guney amerikada gecirmis, miami de kalmis, muhtesem bi kadinla geldik konsere. Deputy PManager `imizin annesi. Arjantin `nin turklerden vize istemedigini ogrendim. Venezuella, urguay `a kadar heryerden bahsetti. Cok guzel yerler oldugunu soyledi. E madem de vize istemiyo, neden olmasin Kuzey`de cagatay`i gordukten sonra ustune guney amerika cok super olur diye dusunuyorum.. Ayten hnm cok hos bir turkce ve ingilizceye sahip. Onunla sohbet etmek cok keyifli, o yasta o espriler. Acikcasi Ayten hanimla bir avrupa yapmak isterdim. Kizi Nilufer askina geldim buraya diyo. Ama son gunleri burda. Istanbul`a geri donucek. `Bej ulkeniz katar`dan gidiyorum` diyo. Kesinlikle cok dogru bi tanim. Katar `da hakim renk bej, topragin rengi bej, evlerin dis cepheleri precast bej paneller....Ozetle, Nilifer Hanim(DPM), annesi, Devrim ve Julliard Jazz ile gecen bu gece cok keyifliydi...

Sunday, March 11, 2007

Qatar Open Total Tennis Tournament

Sol tarafta savasci rus tenisci Svetlana KUZNETSOVA, sari etekli -pembe havlulu cicili bicili ablamiz da slovakyadan. Rus seyirciler bu ablaminiz uzun bacaklariyla cok dalga gecmislerdi...3.sete kalmadan Sveta maci aldi tabiki....

Solda Justin Henin : Nami-diger Ju ju
Turnuvada cekilis de bize cikmasini umid ettigimiz siradan bir 4 tekerli iste...
Cim kokusunu ozlemisim...

Dedim ya subat sonu, Mart basi cok hareketli gecti benim taraflarda… Defne`nin dogumu, kendi dogumgunum, muzikal derken sira Bayanlar acik tennis turnuvasina gelmisti. En son televizyonda kanali da muhtemelen ablam acmistir, o izledigi icin ben de izlemek durumunda kalmisimdir Stefi Graff `in maclarini izlemisimdir. Tenis hakkinda tum bilgim bi yandan yemek yerken TV karsisinda izledigim bu maclardan ibaret idi bu gune kadar. E madem ayagimiza kadar Hingis gelmis, hemen elimize katilan teniscilerin dunya siralamasindaki yeri, boyu, kilosu, vs gibi bilgilerin oldugu kitapcigi alip maclara gidiyoruz.. Justin Henin dunya siralamasinda 2. olan bu Belcikali teniscimizin maclarina denk geliyoruz hep, mesai cikislarinda yakalayabildigimiz maclarda... Turnuvanin galibi olan Justin Henin `ni hem yari finalde, hem de final macinda izledik ziyadesiyle. Hala Qatar `da belcikadan insanlarin ne aradigini anlamadim ama hatiri sayilir bi Belcikali taraftari vardi Ju ju`nun. Final maci yaptigi Iri Rus tenisci (kisaca Sveta) `nin bile tam arkamizda oturan 5-10 kisilik bi rus taraftari vardi. `Davay davay sveta, maladiyet sevata` seklindeki tezeharuatlarimizla hemen kanimizin kaynadigi rus kankilerimize destek verdik... Qatar da belcikali ne arar derken, simdi bir de Rus bulmustuk.. Cok eglenceli bi ekipti. Mactan cok arkadan patlayan ingilizce esprilere gulmustum...

Defne Dogdugunda Ben



Defnesu 19-subat-2007 `de yani aradaki 26 yili saymazsak teyzesinden 1 gun once dunyaya geldi. Bu gune kadar aldigim en guzel dogumgunu hediyesi oldu birandaJ Tekrar tekrar dikkat cekmek isterim ki DEFNESU 16-mayis deil, 23-mayis, 16-ekim deil 19-SUBAT `da dogdu efendim… Bundan daha manali, daha guzel bi supriz olamaz benim icin... uzun yillar daha dogumgunumun unutulmamasini da garanti altina almis oluyorum tabiki.. Hem Defne `nin serefine hem de 26 yasimi kutlamak uzere 20-subat gunu, bir gun bu sehirden ayrilmadan once mutlaka gitmek istedigimi soylemis oldugum Four Seasons`a gitmemiz de 20-Subat`in suprizi oldu benim icin. Klasik arap mimarisi eseri Four seasons bastan assagi mermer, envai cesit paril paril dogal tas ve mermerler arasindaki acik bufe yemegi sonrasinda otel sahiline yapilan kucuk iskele uzerindeki yuruyusumuzden bir kare koymak istedim. Defne `nin dogumuyla agzi kulaklarin varan yuz ifadem ve gecenin Four Seasons suprizi, kotu gunler gecirdigim haftayi tamamen geride birakmami sagladi…

Magic of the Musicals




Doha asya oyunlarindan sonra en hareketli donemini subat sonu, mart basi gecirdi gibi geliyo bana. Cok hos bi adetleri var, tum aylik faaliyetlerin 1.kalite kagida basili oldugu cicili bicili bir `Qatar happening` kitapcigi mevcut restoranlarda. Elbette benzeri TR`de de var, fakat TR `de boyle bi dergiye neden ihtiyac duyasiniz ki, burda gercekten cok is gorur bi kitapcik..

Bir de tabi santiyemizin karsisindaki Georgetown universitesi cafeteryasindan haberimiz oluyo, nerde ne varmis ... Her oglen yemekleri bu beyaz granit masali universite kantininde farkli farkli milletten insanla beraber yiyoruz. 10 dakika yuruyerek ulasiyor, yolda dertlesme konusma firsati buluyor, biraz nefes alip, biraz da hareket etme imkani buluyoruz bu universite sayesinde. Universitenin mimari ile bizim projenin mimari ayni.. Bina(univ) delik delik bi bina, tek ozelligi de bu aslinda ama gece o delikleri icten aydinlatinca hos bi goruntu cikiyo ortaya. Bi gece yakindan fotograflamam gerekiyor. Yemek yedigimiz yer ise fazlasiyla kubik mimari tarzinda dekore edilmis. Tum ince malzemeler 1.sinif, masalar ve banklar yere monteli beyaz granit. Iste bu kafetaryadaki ilanlardan da bi cok yakaladigimiz etkinlik oldu. Bu ogle yemekleri sayesinde Doha da musical dinleme sansimiz oldu. Aslinda meshur musicallerden alintilardan olusan kisa bi gosteri de denilebilir. Qatar Foundation tarafindan duzenlenen ufak bi etkinlikti . QF `in organize ettigi seylerin oyle heryerde ilanini afisini goremezsiniz. Cok fazla halka duyurma ihtiyaci hissetmiyolar. Bu yuzden de gelen kitle, yas ortalamasi yuksek ingiliz expatlar (expatriate-gurbetci) oluyo tabiiki. Acikcasi benimde cok hosuma gidiyo, ingiltere insani ve kulturu ile ic ice olmak. `Magic of the Musicals` Qatar Foundation `nin auditorium da gerceklesti. Arada ve musical sonrasinda binayi biraz gezince, buranin kucuk cocuklarin anaokul kismi oldugunu anladik. Rengarek duvarlar, cocuklarin resimleri.. burdan cikacak hic bir cocugun kotu yetismis olamayacigini dusundurdu. Sari sari tuvaletlerde, yerden 50cm yuksekliginde kucucuk klozetler de cok sirin ve ingiliz kadinlarinin kafalarini kaldirdiklarinda yan kubikde birbirlerini gorebilmeleri gecenin komik yanlarindan biriydi. Hersey cocuklar icin dusunulmustu… Asil olay musicalde oldukca keyifliydi. Tek bir dansci vardi ki, ben sanirim onu izlemekten, digerlerini cok izleyemedim. Cok profosyenel ve vucut olarak da tam bir dansci idi. Ritz Carlton `da olucak asil ana muzikal `mama mia` nin da haberini bu musical arasinda aldik. Biranonce bi sekil dohanin taaa bi kosesindeki bu otele gidip biletleri almam lazim. Gordugunuz gibi merkezi bi yerde satalim da, aman insanlar gelsin diye bisey yok. Bilen gelir, o da bize yeter seklinde bi anlayis var.

Muzikal arasinda acikbufe super bi ziyafeti unutmamis organizatorler. Ustelik ucretsiz. Sonradan ogreniyorum ki bu hemen hemen tum konser, benzeri organizasyonlarda ingiliz misafirperverliginin sonucu. Boyle seyleri atlamamis olmalari ve insan komforunun bu kadar dusunulmus olmasi da hosumuza giden diger bi olaydi.

Gecenin herseyi guzeldi de, insanlar tatli tatli arabalarina binerken bizim zavalli zavalli yol kenarinda korsan taksi bekleyisimiz ingiliz ve araplar icin anlamasi zor bi durumdu. Bence o da eglenceli, e biraz halkin arasina karismis oluyoruz, fena miJ

Thursday, March 8, 2007

Ailemizin son hali


Anneanne cekti ancak perdenin bir onemi yok burda.

Bazen Huyluyum, Bazen huysuz


8-mart 2007`den, Defnecigin 15.gununden kareler koyduk ... ilk resimlere kiyasla yanaklarinin tombullasmis oldugunu farkettim. Kaslarini hangi dis etkenlere bagli olarak cattigini bilmiyorum ama aldigim son haberlere gore keyfi oldukca yerinde Defne`nin. ustelik anne sutune de oldukca duskun. Defne `yi uykunun dayanilmazligi icerisinde yesil yesil, anne ve bababisinin karyolasindan fotograflamis annesi. Hem sagina, hem soluna da yastiklardan korkuluk yerlestirilmis. Tatli ruyalar Defnecik....

DEFNESU Istanbul `dan Bildiriyor


Benim icin gunun en guzel saatleri, Defne`nin `taze taze` subjectli zipli resimlerini aldigim zamanlar oluyo... Hic bi zip dosyasini bu kadar heyecanla indirdigimi hatirlamiyorum. Haksiz miyim ama?, bu sabah gelen `taze taze` den cikanlar yukarda gormus oldugunuz kareler efendim.

Wednesday, March 7, 2007


Aslinda DEFNESU icin acilmis bu blogda kronolojik olarak ilk yer almasi gereken post bu olmaliydi. DEFNESU `ya ait ilk resimlerin heyecanina kapilip, onceligi minnosun ilk iki haftasina ait resimlere verdik. Resme donersek, BOSTANCI sahil yolundan fenerburnuna kadar yaptigimiz `mahserin 4 atlisi` seklindeki yuruyusumuz, Doha` ya gelmemin 4-5 gun Oncesindeydi. DEFNEcik ile annesi yuruyusu tamamlayamayip, erkenden eve kactilar. Bense koca anneyi (annemo) baya bi yurutup, sonra da havanin kararmasiyla birlikte, Fenerbahcede beni bekleyen arkadaslarin pesinden giderek kendi oz annemi satmistim. Defnecim, boyle bir satisi senin yapmiyacagini umud ediyorum:)

Saturday, March 3, 2007



`O daha kucucuk bir bebek,
Kanatlari olsa sanirsiniz Kelebek`